FTR bölümümüz Uzm. Dr. Handan Biçimoğlu ve Prof. Dr. Recep Bülent Seçkin tarafından güncel ve teknolojik yaklaşımlarla siz hastalarımıza hizmet sunmaktadır.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
FTR Bölümünün Alanına Giren Hastalıklar
NÖROLOJİK REHABİLİTASYON ve OMURGA PROBLEMLERİ
MS ( MULTİPL SKLEROZ )
CP ( SEREBRAL PALSİ )
KAUDA EQUİNA SENDROMU
MENİNGOMYELOSEL
DİSTONİ
PARKİNSON
HEMİPLEJİ ( FELÇ ) (İNME )
MOTOR NÖRON HASTALIKLARI
ATAKSİ
HİDROSEFALİ
ROMATİZMAL HASTALIKLAR
POLİOMYELİT SEKELİ (ÇOCUK FELCİ )
BRAKİAL PLEKSUS
AMPUTASYONLAR
LENFÖDEM
PULMONER RAHATSIZLIKLAR ( ASTIM , BRONŞEKTAZİ ,AMFİZEM , İNTERSİTİSYEL AKCİĞERBOZUKLUKLARI )
FASİAL PARALİZİ ( YÜZ FELCİ )
NÖROPATİ , POLİNÖROPATİ
SKOLYOZ
TORTİKOLLİS
ANKİLOZAN SPONDİLİT
FİBROMİYALJİ
BEYİN TÜMÖRÜ CERRAHİSİ SONRASI İNME
PERİFERİK SİNİR YARALANMALARI
TORASİK OUTLET SENDROMU
ALS ( AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ )
ORTOPEDİK REHABİLİTASYON
ADEZİV KAPSÜLİT ( DONUK OMUZ SENDROMU )
ROTATOR CUFF SENDROMU ( OMUZ ROTATOR KAS YIRTIKLARI , AMELİYATI SONRASI )
OMUZ – DİRSEK – EL BİLEĞİ – PARMAK KIRIK SONRASI
KALÇA – DİZ – AYAK BİLEĞİ – PARMAK KIRIK SONRASI
OMUZ PROTEZ
KALÇA PROTEZ
DİZ PROTEZ
OMUZ – DİRSEK – EL BİLEĞİ PİLATİN SONRASI
KALÇA – DİZ – AYAK BİLEĞİ PİLATİN SONRASI
MENİSKÜS ZEDELENMESİ , AMELİYATI SONRASI
ÖN ÇAPRAZ BAĞ ZEDELENMESİ , AMELİYATI SONRASI
İMPANGEMENT SENDROMU ( OMUZ KAS YIRTIĞI )
BOYUN – SIRT – BEL AĞRILARI
OMUZ – DİRSEK – EL EL BİLEĞİ AĞRILARI
KALÇA – DİZ – AYAK AYAKBİLEĞİ AĞRILARI
BEL FITIĞI
BOYUN FITIĞI
EKLEM LİMİTASYONLARI
KARPAL TÜNEL SENDROMU
TENİSÇİ, GOLFÇÜ DİRSEĞİ
EKLEM OSTEOARTRİT ( KİREÇLENME )
SİYATİK
SİNİR SIKIŞMASI
MS (MUTPL SKLEROZ )
Multiple Skleroz hastalığı halk arasında MS olarak bilinir; hareket aksaklığı, kaslarda güçsüzlük, kısmi felç, dengesizlik, konuşma ve görme bozuklukları gibi çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilir. Beyindeki sinir telleri etrafındaki koruyucu kılıfın hasar görmesi sonucu gelişir ve bulaşıcı değildir. Ataklar halinde kendini gösteren Multiple Skleroz hastalığı, her kişide farklı şiddet, sıklık ve bulgularla ortaya çıkabilir. Her Multiple Skleroz hastasının hikayesi diğerinden farklılık olabilir ve kadınlarda 2 kat daha sık görülür.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci içerisinde yapılan denge egzersizleri , kas kuvvetlendirme egzersizleri , koordinasyon egzersizleri , yürüme eğitimi ile günlük yaşamdaki sorunlarınız azalacak ve bağımsızlığınız artacaktır.
CP (SEREBRAL PALSİ )
Serebral palsi (CP), bireyin hareket etme, denge ve duruşunu koruma kabiliyetlerini etkileyen bozukluklar grubudur. CP çocukluktaki en yaygın motor sakatlıktır. Serebral beyinle ilgili, palsi ise kasların kullanımında problem veya zayıflık anlamına gelmektedir.
Serebral palsinin nedeni, anormal beyin gelişimi ya da bu gelişlimi etkileyecek bir hasar oluşmasıdır.
Serebral palsi için kesin bir çözüm yoktur. Ancak bu durumdan muzdarip hastaların yaşam koşullarını yükseltici tedaviler uygulanabilir. Tedaviye mümkün olduğunca erken başlamak önemlidir.
Tanı koyulmasının ardından uzmanlar tarafından aile ile birlikte, çocuğun full potansiyeline ulaşmasi için, fizik tedavi ve rehabilitasyon planı çıkarılır.
Sürece genellikle ilaç tedavisi, ameliyat, fiziksel, işlevsel ve konuşma terapileri dahildir.
KAUDA EQUİNA SENDROMU
Cauda Equina Sendromu. Genellikle L3-L4 veya L4-L5 akut medial masif herniasyonu sonucu gelişir. Belirtileri:Süvari yaması tarzında anestezi, iki taraflı aşil refleksi kaybı, baldır kaslarında güçsüzlük, idrar ve gaita tutamamadır.Bu belirtiler acil cerrahi girişim gerektirir.
MENİNGOMYELOSEL
Meningomyelosel, kısaca doğuştan omuriliğin kese şeklinde dışa doğru çıkması olarak tarif edilebilir. Meningomyelosel, bebeğin bel ya da sırt bölgesinde omuriliğin ve omurilik sıvısının dışarıya doğru kese şeklinde fıtıklaştığı ve hastanın bacaklarında tek ya da çift taraflı değişen derecelerde felçlere neden olan bir hastalıktır. Bazı hastalarda beyin omurilik sıvısının dolaşımının engellenerek beyin içinde kapalı kalması sonucu beyinde birikmesi ve buna bağlı başın büyüdüğü (hidrosefali) görülebilir. Beyin gelişimini ciddi olarak engelleyebilecek bir durumdur.
Doğum sonrası ilk 24 saatte keseye yönelik ameliyat acilen yapılmalıdır. Fizik tedavide bağımsız yürümeyi kazandırmak en önemli amaçlardan biri olmalıdır. Ciddi durumlarda ayakta dengede durmayı sağlayabilmek ya da yürüyemeyecekse oturma dengesini sağlamak amaç olmalıdır. Myelomeningosel olan çocukların yaklaşık %40’ı erişkin çağda yürüyememektedir. Şekil bozukluklarının ilerlemesini durdurmak ve yürüme yardımı için omurga ya da uzuvlara ortez uygulaması yapılabilir. Cerrahi tedaviden yarar göreceği düşünülen hastalarda ayak-ayak bileği, diz, kalça ve gövde bozukluklarını düzeltmek için ameliyatlar yapılabilir.
DİSTONİ
Distoni, adalelerde istemsiz hareketlerle kendini gösteren bir hareket bozukluğu hastalığıdır. Hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen hastalık daha çok çocuklarda ve gençlerde görülür.
Parkinson hastalığı ve Esansiyel Tremor’dan sonra en çok görülen hareket bozukluğu hastalığı olan Distoni, toplumda çok fazla bilinmez. Vücutta değişik bölgelerde kas kasılmaları ile kendini gösterir. Kaslarda meydana gelen bu kasılmalar, bedensel duruş bozukluğuna, bükülmelere neden olur. Distonik kasılmalar bedenin farklı bölgelerini etkileyebilir. Yüzde, ses tellerinde, boyunda, kollarda ya da bacaklarda görülebilir. Kasılmanın şiddeti hastadan hastaya değişir. Bu nedenle bazı hastalar yardımla yaşamak durumunda kalabilir.
Hastalığın kesin tanısı klinik muayene ve MR çekimiyle nöroloji uzmanı konur. Ancak Primer Distoni’lerde hastanın MR bulguları genellikle normaldir.
Distoni hastalarında adale kasılmalarını azaltmak için öncelikle ilaç tedavisi uygulanır. İlaç tedavisi dışında botoks uygulamaları da hastalığın tedavisinde kullanılan yöntemlerden biridir. Botoks, sinir uçlarından salgılanan maddelerin adalelerde etki yapma özelliğini bloke eder. Böylelikle kasılmaların azalmasına katkı sağlar. Ancak etkisi birkaç ayla sınırlıdır. Bu sebeple tekrarı gerekir.
İlaç, botoks ve fizik tedavi ile fayda sağlanamayan hastalara cerrahi müdahale gerekir. Bu noktada cerrahi tedavi için de geç kalınmaması büyük önem taşır. Geç kalınması halinde cerrahi müdahaleler de fayda sağlamaz. Zamanında müdahale edilen hastalarda cerrahi işlemler oldukça başarılı sonuçlar verir.
PARKİNSON
Parkinson hastalığı beyinde dopamin sentezleyen substantia nigra adı verilen bölgedeki hücrelerin hasarı sonucu ortaya çıkmaktadır. Dopamin, vücut hareketlerimizden sorumlu olan beynimizdeki nöronların arasındaki iletişimi sağlayan en temel maddelerden biridir. Substantia nigrada yer alan hücrelerin hasarında, dopaminin sentez ve salınmasında yetersizlik olur. Bu durum hareketlerin yavaşlaması, özellikle istirahat halindeyken ortaya çıkan titremeler, hareketlerde yavaşlık ve kaslarda sertlik gibi klinik tabloyla kendini gösterir. Dopamin eksiliğine bağlı bu beyin hastalığına Parkinson Hastalığı denmektedir. Hastalık genelde 40 yaşından sonra görülür ve erkeklerde görülme sıklığı kadınlara oranla biraz daha fazladır. Ailesinde Parkinson hastalığı hikayesi olanların hastalığa yakalanma ihtimali daha fazladır.
Parkinson hastalığı kronik ve ilerleyici bir hareket bozukluğudur, yani semptomlar zaman içinde ilerlemeye devam eder. Dopamin eksikliği ilerledikçe Parkinson hastalığı da ilerler ve kişinin hareketlerini kontrol edememesine neden olur.
Belirtiler kişiden kişiye değişiklik gösterir. Parkinson hastalığının birincil motor belirtileri şunlardır:
Ellerin, kolların, bacakların, çenenin ve yüzün titremesi
Bradikinezi veya hareket yavaşlığı
Bacaklarda ve gövdede rijitlik veya sertlik
Postürel istikrarsızlık veya denge bozulması
Bazen sadece tek elde belirgin bir titreme oluşur. İstirahat halinde görülen titremeye en sık olarak hareketlerde yavaşlık eşlik eder. Genelde başlangıç tek ekstremitede görülürken, yıllar içerisinde vücudun diğer tarafında da klinik bulgular görülebilmektedir. Yine yıllar içerisinde yüzdeki mimik hareketlerinde azalma ve donuk ifade ile hastaların uykularında bozukluklar görülebilmektedir.
İstirahat halindeki titreme en sık görülen belirti olmasına rağmen bütün Parkinson hastalarında görülecek diye bir kural yoktur. İlerleyici bir hastalık olan Parkinson hastalığının, kimlerde hızlı kimlerde yavaş seyredeceğini önceden bilebilmek mümkün değildir.
Parkinson hastalığının tedavisinde esas amaç hastanın aktif, bağımsız, kendi başına işini yapabilen hale gelmesini sağlamaktır. Günümüzde net bir tedavisi yoktur. Ancak kullanılan sınırlı sayıdaki ilaçlar (bunlar ya eksik dopamini sağlar, ya dopamin benzeri etki gösterir ya da dopaminin beyinde parçalanmasını engelleyerek kullanımını arttırır) ile semptomların kontrol altına alınması hedeflenir. Akıllı egzersiz uygulamaları, denge egzersizleri ve yaşam tarzı değişiklikleri faydalı olabilmektedir. Konuşma bozukluğu gelişen hastalarda konuşma ve dil terapistlerinin de faydası olabilmektedir.
HEMİPLEJİ ( FELÇ ; İNME )
Hemipleji veya inme terimi, vücudun sağ ya da sol yarısında istemli hareketin kaybı ve felç anlamına gelir.
İnme nedenleri arasında ilk sırayı beyin damarları ile ilgili hastalıklar alır. Kafa darbelerinden, beyin ameliyatlarından ve zehirlenmelerden sonra gelişebileceği gibi, beyin tümörü, mikrobik hastalıklarda da görülebilir.
İnme, dünyada en sık karşılaşılan beyin ve sinir sistemi hastalıkları sorunudur. İnme çoğu kez, beyin damarlarında tıkanma ya da beyin kanamasına bağlıdır. Bu durum vücudun bir yarısında istemli hareket kaybı veya hareket azlığı, duyu bozukluğu ve ayrıca iletişim (konuşma) bozukluğu, görme alanı kaybı ya da algılama bozuklukları gibi nörolojik bulgulara neden olabilir.
Rehabilitasyonun amacı; bu kişilerin fiziksel, zihinsel ve toplumsal işlevini en üst düzeye ulaştırmaktır. İlke olarak rehabilitasyon çalışmaları olabildiğince erken başlatılmalı. Hastanın durumu bu süreci değiştirebilir. Rehabilitasyon çalışmalarının geç başlatılması bir takım komplikasyon dediğimiz, bu hastalığın seyrinde görülen ikinci hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur. Basınç yaraları, derin toplar damarlarda tıkanmalar ve iltihaplar, eklem sertlikleri, kemik erimesi, mesane ve barsak fonksiyon bozuklukları sayılabilir.
Rehabilitasyon çalışmaları, geleneksel yöntemler yani çeşitli eklem hareketleri, germe egzersizleri, kasların güçlendirilmesi ve hareketten oluşmaktadır. Bunları sağlamak için de bir takım teknik ve yöntemlerden yararlanılır. Bu tedaviler,bu kouda özel eğitim alan fizyoterapistler tarafından yapılmaktadır.
MOTOR NÖRON HASTALIKLARI
Dünyada ALS (Amyotrofik Lateral Skleroz) ve Motor Nöron Hastalığı genellikle aynı anlamda kullanılır. İstemli hareketleri yaptıran sistemin (piramidal sistem) 2 grup sinir hücresine motornöron adı verilir. Beyin korteksinden omuriliğe kadar gelen bölümdeki sinir hücrelerine birinci motor nöron (üst motor nöron) denir. Beynimizin Motor merkezinde oluşan elektriksel uyarılar, omuriliğe kadar 1.Motor nöron (alfa motor nöron) denilen sinir hücresi tarafından iletilir. Omurilikte ön boynuz denilen bölgede ikinci motor nöron (alt motor nöron) başlar. 1 ve 2. motor nöron arasındaki elektriksel uyarı geçişi, Sinaps adı verilen boşlukta kimyasal işlemler ile gerçekleşir. Sinaps boşluğundan 2. motor nörona iletilen elektriksel uyarı, omurilikten ilgili kas bölgesine kadar iletilir. Bu elektriksel uyarı ile kaslarımız çalışır. Birinci ve/veya ikinci motor nöronu etkileyen hastalıklara genel olarak Motor Nöron Hastalığı denir.
ATAKSİ
Yunanca kelime anlamı düzensiz demek olan ataksi, hareketlerdeki koordinasyon kaybı ve yetersiz gövde kontrolü ile beraber kendini gösteren hareket bozukluğudur. Kas kuvvet kaybı olmaksızın meydana gelen denge ve yürüme bozukluğudur.
Denge ise vücudumuzun yer çekimi merkezinin değişikliğine karşı gösterdiği gövde ve postür kontrolüdür.
Eğer ki etkilenim sadece gövdedeyse gövde ataksisi ismini alırken ekstremiteleri (kolları ve bacakları) etkilediyse ekstremite ataksisi ismini alır.
1.Duyusal Ataksi: Vücutta pozisyon duyusunda ve reflekslerde kayıplar görülür. Gövde ataksisi ile beraber sadece alt ekstremiteleri etkileyen bir ataksi mevcuttur. Abartılı ve aniden diz kırarak ve yere sertçe basarak yürürlerken, bacaklarını gözleri ile takip etmek isteği ihtiyacı duyarlar.
2.Vestibüler Ataksi: En önemli özelliği gövde ataksisi görülmesidir. Kesinlikle ekstremite ataksisi görülmez. Bu kişiler dengelerini sağlamak amacıyla otururken veya yürürken göz hareketlerini azaltırlar. Geniş adımlı yürürler ve bir tarafa meyilli olurlar.
3.Serebellar Ataksi: Serebellum (beyincik) veya bağlantılarının etkilenmesi sonucu gelişir. Gövde ve ekstremite ataksisi birlikte görülebilir.
Vestibulo-serebellar disfonksiyon: Denge ve göz hareketlerinin kontrolü ile ilgili problem yaşarlar. Ayakta dururken destek yüzeyi geniştir (ayaklar arasındaki mesafe artmıştır).
Spinoserebellar disfonksiyon: geniş tabanlı yürüme, yürümeyi başlatma ve durdurmada zorluk, adımlarda eşitsizlik ve yürüme ataksisi görülür.
Serebro-serebellar disfonksiyon: istemli ve planlı hareketlerin yapılmasında zorluk vardır.
4.Frontal Ataksi: Yürüme ataksisi olarak da bilinen frontal ataksi frontal lobu etkileyen tümör, inme gibi tablolarda açığa çıkabilir. Hasta ayakta kendini dik tutmada zorluk yaşar. Hasta yürürken kendi gövdesini sürekli arkaya almaya çalışır. Bu tip ataksiye sahip kişilerde düşme riski oldukça yüksektir.
5.Friedreich Ataksisi: genetik olarak aktarılan daha çok nörolojik yönü ağır basan fakat birden fazla sistem tutulumu görülen nadir bir hastalıktır.
Atakside fizyoterapi, fonksiyonel yetenekleri en üst düzeye çıkarmayı ve mümkün olduğunca bağımsız kalmaya yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Muhtemel fizyoterapi tedavisi:
Güçlendirme egzersizleri,
Denge ve koordinasyon egzersizleri,
Germe egzersizleri,
Yürüme egzersizleri,
Propriosepsiyon egzersizleri,
Postüral egzersizler,
Düşmeyi önleme ve tavsiyeler,
Ekstremite ataksisine yönelik egzersizler,
Vestibüler egzersizleri içermelidir.
Vestibüller sistemi regüle etmek amacıyla kullanılan “Cawthorne and Cooksey” egzersizleri spesifik olarak ataksi rehabilitasyonunda kullanılmaktadır.
Frenkel Koordinasyon egzersizleri sırtüstü uzanırken, otururken ve ayakta dururken fizyoterapist tarafından aşama aşama zorlaştırılarak çalıştırılmalıdır.
Doğru planlanmış bir rehabilitasyon programı ile beraber postür, denge, koordinasyon ve kassal aktivitelerin bozuklukları giderilebilir.
HİDROSEFALİ
Hidrosefali, beynimiz kafatasının içinde yine kendisi tarafından üretilen bir sıvının (beyin omurilik sıvısı-BOS) içinde yüzmektedir. Hidrosefali” herhangi bir nedenle bu su dolu odaların balon misali şişmesi ve beyine baskı yapması durumudur.
Sinsi bir hastalık olan hidrosefali, halk tarafından beyinde su toplaması olarak bilinir. Hidrosefal, hafıza kayıpları, yürüme güçleri ve idrar tutamama gibi belirtilerle kendisini gösterebilir. Tedavisi geç kalındığında ölümcül sonuçlar yaratabilir. İşte, hidrosefali hakkında detaylı bilgi Hidrosefali, “beyinde su toplanması” olarak da bilinen, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde BOS (Beyin Omurilik Sıvısı, Serebrospinal Sıvı) birikmesi durumudur. Bu durum kafatasının içindeki kafa boşluğunda basıncın artmasına ve kafanın artan ölçüde büyümesine, kasılmalara ve zihinsel engelli olma sonuçlarına yol açabilir. Bu terim hidro (su) ve sefali (kafa) terimlerinden türemiştir.
ROMATİZMAL HASTALIKLAR
Romatizma tek bir hastalık değil, içinde birçok hastalığı barındıran genel bir tanımdır. Romatizmada yan özelliklerini tanımlamadan bir şey ifade etmeyen bir tanımlamadır. Kemik, kas ve eklemlerde şişlik, ağrı ve hareket sınırlamasına yol açan bazen iltihaplı bazen de iltihapsız olan hastalıklardır. Sadece şikayetin olduğu bölge ile sınırlı kalabileceği gibi, tüm vücudu ilgilendiren bir hastalığın parçası da olabilir.
Romatizma neden olur?
Hepimiz aileden aldığımız bir genetik miras ile doğarız. Doğduktan sonra karşılaştığımız veya maruz kaldığımız şartlar bu hastalıkların doğrudan nedeni olabileceği gibi genetik etkenlerde romatizmaya neden olabilir. Genetiğin yanı sıra yaş, cinsiyet, kaza sonrasında oluşan zedelenmeler, iklim ya da kullanılan bazı ilaçlar romatizmaya neden olan faktörler arasında yer alır. Öncelikle beslenme, geçirilen mikrobik hastalıklar, stres, alkol ve sigara kullanımı gibi ek faktörler de bu hastalıkların ortaya çıkmasında etkendir. Örneğin: Gut hastalığının beslenme alışkanlıkları ve alkol tüketimi ile yakın ilişkisi vardır. Önemli bir sağlık problemi olan kemik erimesi kalsiyumdan fakir beslenme, egzersiz yapmama veya yeteri kadar güneş ışığından yaralanama gibi durumlarda olumsuz etkilenen bir hastalıktır. Bazen doğrudan romatizmal bir hastalığı olmamasına rağmen diğer hastalıkların romatizmal belirtiler verebilir.
POLİOMYELİT SEKELİ (ÇOCUK FELCİ )
Polio, santral sinir sistemine saldıran ve vücudun kaslarını felç edebilen bulaşıcı bir virüstür. Virüs aynı zamanda solunum kaslarına, gırtlak, sindirim borusu, bağırsak ve mesane kaslarına da zarar verebilir. Son olarak vücudun örneğin kan basıncı, solunum ve uyku gibi otomatik işlevlerini düzenleyen omuriliğin kafatası içindeki uzantısı olan beyinciğe zarar verebilir.Hastalık daha çok çocuk ve gençlerde görülür,çocuk felci adı da bu sebepten verilmiştir.
Polio hastası olarak egzersizler ile vücudukorumak önemlidir. Polio hastaları içinpolio hakkında bilgi sahibi bir fizyoterapisttarafından bireysel bir egzersiz programıhazırlanması gereklidir.
BRAKİAL PLEKSUS
Doğum sırasında brakial pleksusta denilen yapıda gelişen hasar sonrası, daha çok tek kolda görülen sinirlerde meydana gelen hasar ile birlikte ortaya çıkan koldaki hareketsizlik ve duyu kaybı ile gözlenen bir hastalıktır. Sıklıkla brakial pleksus çocuğun gövdesinin gerilmesi, yırtılması veya spinal köklerin avülsiyonu (ayrılması) sonucu meydana gelmektedir.
Tanı koyulduktan sonra en erken dönemde tedaviye başlanmalı vakit kaybedilmemelidir. Fizyoterapist tarafında yapılan çalışmalarda iyileşme için vücuda bazı uyarılar verilemekte komplikasyon,kontraktür,eklem kısıtlılığı ve sinir iyileşmesi sağlanana kadar kaslarda meydana gelecek güçsüzlük önlenmiş olacaktır. Aile eğitimde çok önemlidir. Çocuğa ev programı verilmekte ailenin nasıl ve ne yapması gerektiği öğretilmelidir.
Tedavi programı, ilk aşamada eklemde kontraktür ve deformelerin oluşmasını engellemek için eklem hareket açılığı (EHA) egzersizlerini, aktif hareketin teşvik edilmesini, duyusal farkındalığı ve ev aktivite eğitiminin arttırılmasını içermelidir. BPP’li çocukların semptomlarının kontrolünde egzersiz verilmesi esastır. Hekimin ve fizyoterapisttin rolü programa rehberlik etmektir.
Yenidoğanlarda ve küçük çocuklarda çocuğun yaşına ve hünerlerine göre gelişlimi izlenmelidir. Tedavi programı geniş tutulmalıdır. Çocuk büyüdükçe yüzme, basketbol, tırmanma gibi iki elle yapılan aktivitelere yönlendirilmelidir .Normal eklem hareketinin oluşması için yumuşak doku mobilitesi ve uygun eklem kinetiğinin olması önemlidir. Kas imbalansı, yumuşak dokuda kısalma ve sertleşme eklem deformitelerine ve kontraktürlerine yol açmaktadır.
AMPUTASYONLAR
Ampütasyon, vücudun herhangi bir bölümünün, özellikle de kol ve bacakların tamamen ya da kısmen cerrahi yöntemlerle kesilip alınmasıdır. Kol ya da bacaklarının biri ya da her ikisi doğuştan eksik olan kişiler için de doğuştan gelme (konjenital) ampütasyon terimi kullanılır. Genellikle yaralanma, enfeksiyon, tümör, şeker hastalığı ya da bir organa yeterince kan gitmemesi gibi durumlarda ampütasyona başvurulur; bazen işlev görmeyen ya da aşırı derecede biçim bozukluğu olan kol ya da bacaklara da ampütasyon uygulandığı olur. Kan kaybı ve enfeksiyon görülen yaralılarda şeker hastalığına ya da damar tıkanıklığına bağlı, yayılma tehlikesi gösteren gangren olaylarında, kötü huylu (habis) kemik ya da yumuşak doku tümörleri olan kişilerde ampütasyon hayat kurtarıcı bir önlem olabilir.
Fizik tedavi sürecinde kalan uzuva yönelik kas kuvveti arttırma , kan dolaşımını arttırma , günlük yaşam aktiviteleri eğitimi , uygun protez seçimi ve rehabilitasyonu sağlanır.
LENFÖDEM
Lenfödemde lenf drenajında yetersizlik olup proteinden zengin intertisyel sıvı cilt ve cilt altı dokularda birikmektedir. Bu birikim sonucunda lenf akım bozukluğu olan bölgelerde şişme oluşur. Şişme başlangıçta sadece ayak sırtında veya el sırtında belirgin iken gün geçtikçe bacağa veya kola doğru artabilir. Çok ilerlemiş lenfödem hastalarında karın veya sırt bölgesinde de şişme olabilir.
Lenfatik dolaşım doğuştan veya sonradan gelişen nedenlerle bozulabilir. Özellikle meme kanseri, prostat kanseri gibi kanser ameliyatlarından sonra lenf bezlerinin çıkarılması sonucunda lenfödem gelişebilmektedir. Kanser ameliyatları sonrasında uygulanan radyoterapi (ışın tedavisi) de lenfödem gelişiminde etken olabilir.
Lenfödemde öncelikle teşhisin erken konulması ve erken dönemde tedaviye başlanması tedavi başarısı artıracaktır. Lenfödem tedavisi iyi eğitimli lenfödem terapisti ve lenfödem bakım ve tedavisinin özel gerekliliklerine cevap verebilecek uygun şekilde düzenlenmiş bir tedavi ortamı gerektirmektedir. Başarılı lenfödem tedavisi için çoğu vakada tedavinin başlangıcında yoğun fazda günlük tedavi gerekir. Hastaların uygun şekilde bilgilendirilmesi ve eğitimi lenfödem tedavisinde uzun dönemdeki başarıyı desteklemektedir. Hastanın durumuna dair yeterli bilgiye sahip olması tedaviye uyumun püf noktasıdır. Kliniğimizde tedavide Komplet Dekonjestif Tedavi uygulanmaktadır. Yoğun tedavi fazında lenfatik drenaj için özelleştirilmiş bir masaj tekniği ve sonrasında kompresif bandajlama ile lenfödemin azaltılması sağlanmaktadır. Yoğun fazın bitiminde ise hastaya ev programı düzenlenmektedir. Lenfödem hastalarının düzenli takipte olması hastalığın takibi için mutlaka gereklidir.
PULMONER RAHATSIZLIKLAR ( ASTIM , BRONŞEKTAZİ ,AMFİZEM , İNTERSİTİSYEL AKCİĞERBOZUKLUKLARI )
Pulmoner rehabilitasyon, ya da diğer adıyla solunum terapisi; uzun süredir solunum hastalığı olanlar için ilaç tedavilerine ek olarak uygulanan bir tedavi programdır. Eğer uzun süreli akciğer hastalığı yada başka nedenli solunum probleminiz varsa, nefes darlığını fazla hissetmiyor olsanız bile, giderek hareket etmeniz veya normal günlük aktivitelerinizi yapmanız güçleşir. Çok kolay yorulur ve sıklıkla dinlenmek zorunda hissedersiniz. Nefesin yetmemesi hissi çok korkutucu olabilir; hastada bu durumda panik ve gerginlik başlar, çok gerekmedikçe hareket etmemeyi tercih eder. Bu da hastalığın ağırlaşmasına neden olabilir.Pulmoner rehabilitasyon tedavisi ile doğru nefes alma teknikleri sayesinde nefes darlığınızla başa çıkabilmeyi öğrenebilir ve kontrollü egzersiz tedavileri ile aynı zamanda kendinizi daha güçlü ve sağlıklı hissedebilirsiniz.
FASİAL PARALİZİ ( YÜZ FELCİ )
üz felci, sinir hasarına bağlı olarak yüz mimik kaslarında hareket kaybı gelişmesidir. Yüzün bir veya iki tarafında görülebilir ve tıp literatüründe fasiyal paralizi olarak adlandırılır. Yüz felcinin yaygın nedenleri arasında yüz mimik kaslarına gelen fasiyal sinirde iltihap, kafa travması, inme ve baş-boyun tümörleri bulunur. Sebebe bağlı olarak, felç kısa sürede geçer veya uzun bir süre devam edebilir. Yüz felci geçirenlerde yüz kasları sarkık veya zayıf görünebilir.
Fizik tedavide ilgili kaslara elektirik stimülasyonu uygulanarak kaslar uyarılır , kas aktivasyonu sglar , kuvvetlendirme egzersizleri çalışılarak yeniden fonksiyonlarını kazandırmayı hedefler.
NÖROPATİ , POLİNÖROPATİ
Sinir sistemindeki sinirlerin hasar görmesine bağlı olarak meydana gelen nöropatik ağrı, romatizmal hastalıkların yanı sıra kaslarda meydana gelen kırık-çıkık ve incinme gibi nedenlerle de oluşabilir. Uzun süreli olmak üzere devam eden nöropatik ağrı nedenleri santral ve periferik olmak üzere iki grupta incelenir. Sinir sistemindeki fonksiyon bozukluğundan dolayı meydana gelen nöropatik ağrı, toplumda %1-2 oranında görülmektedir. Nöropatik ağrı yanma, batma, acıma ve elektrik çarpması şeklinde tarif edilmektedir. Nöropatik ağrı söz konusu ise sinir liflerinin hasar görmüş durumda olduğunu söyleyebiliriz. Nöropatik ağrı, zaman içinde sinir hücre kılıfında meydana getirdiği değişiklik nedeniyle kalıcı hale gelebilir.
SKOLYOZ
Normal ve sağlıklı omurgada , omurlar arkadan bakıldığında yukardan aşağıya yani boyun, sırt e bel bölgelerinde düz bir hat şeklinde uzanır. Skolyozda ise omurlar sağa veya sola doğru yer değiştirir ve ayı zamanda kendi eksenleri etrafında döner. Bu nedenle üç boyutu bir deformite (şekil bozukluğu ) olarak tanımlanır.
Fizik tedavi sürecinde kişinin skolyoz çeşidine özel egzersiz programı oluşurularak takip edilir.
TORTİKOLLİS
Tortikolis, boyun kaslarının kasılmasıyla karakterize edilen kas ve iskelet sistemi hastalığıdır. Genellikle tortikolis boyun kaslarının normal pozisyonlarının ötesinde bükülme, uzama, eğilme gösterdiği, yani başın bir tarafa büküldüğünde teşhis edilir. Tortikolis olan boyun kasları normal hareket aralıklarının ötesine geçer, hareketler fleksiyon (bükülme), uzama ve dönmedir. Latince anlamı “bükülmüş boyun” olan bu hastalığın diğer adı “eğri boyun” veya “dönük boyun” hastalığıdır.
Fizik tedavi sürecinde kasılı kalmış kısalmış kaslara yönelik gevşetme teknikleri , uzun kalmış kasa yönelik kas aktivasyonu ve kuvvetlendirme egzersizleri çalışılarak kişinin günlük yaşam kalitesi yükeltilir.
ANKİLOZAN SPONDİLİT
Ankilozan Spondilit, çoğunlukla 15-40 yaş arasında ve genellikle erkeklerde kadınlara oranla 2-3 kat daha fazla görülen iltihaplı romatizma hastalığıdır. Mikrobik olmayan bu iltihap, genel olarak omurgayı ve omurganın son bölgesiyle birleşen kemiklerin arasında yer alan eklemleri etkiler. İltihabın devam etmesi bel, boyun, sırt ve kalça bölgelerinde ağrılara ve özellikle sabah yataktan kalkmayı zorlaştıran tutukluklara neden olabilir. Ülkemizde her 200 kişiden 1’inde görülen bu hastalık tedavi edilmediğinde, omurganın esnek olmasını sağlayan bağların kemikleşmesi nedeniyle sabitlenerek bel ve boyun hareketleri kısıtlanır.
Tedavide asıl hedef, hastadaki ağrı ve kısıtlılığı gidermekle birlikte kalıcı hasar ve fonksiyon kaybı gelişiminin önlenmesi olarak özetlenebilir.
AS hastaları ciddi omurga yaralanmaları için risk altındadır. Bu nedenle hastaların düşmelerini, yaralanmalarını engelleyecek basit önlemler alınmalıdır. Hastalarda omurga hareketliliğini korumak için başta yüzme ve egzersiz olmak üzere uygun tedavi yöntemlerinin ilaç tedavisi ile bütüncül olarak yapılması gerekmektedir.
FİBROMİYALJİ
Fibromiyalji sendromu (FMS); kasları, ligamanları, kirişleri etkileyen, “miyalji” diye de tanımlanabilen, yaygın kas ağrıları ve vücudun birçok bölgesinde aşırı hassasiyetle seyreden kronik bir ağrı sendromudur. İsmi, “fibro-fibröz doku, bağ dokusu”, “myo-kas” ve “algia-ağrı” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
Artrit (iltihaplı romatizmal hastalık)’e benzer bir durum olarak düşünülmesine rağmen, eklemlerde, kaslarda ve diğer dokularda inflamasyon (yangı) gösterilememiştir. Ancak oluşturduğu şiddetli ağrı ve yorgunluk nedeni ile kişinin hayatını büyük ölçüde olumsuz olarak etkilemektedir. Kronik bir ağrı sendromu olan fibromiyaljiye, uyku bozukluğu, baş ağrısı, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal bozukluklar eşlik edebilmektedir.
Eğitim: Hastalık hakkında hastaların bilgilendirilmesi, psikiyatrik bir bozukluk olmadığının, gerçek bir hastalık olduğunun anlatılması son derece önemlidir.
FMS’de eğitimin amacı; hastanın öz-yönetim ve öz-yeterliliğini geliştirerek semptom dalgalanmaları ile başa çıkabilecek hasta bilincini geliştirmek; engellenmişlik ve acizlik hissi gibi olumsuz algılamaları pozitif hislere dönüştürebilmektir. Öz-yönetimin geliştirilmesiyle hasta semptomlarda pozitif değişiklik sağlayacak aktivite sorumluluğunu üstlenir ve problem çözme becerilerini geliştirir. Hastanın seçimlerini, davranışlarını ve hastalığa karşı direncini güçlü şekilde etkileyen öz-yeterlilik ise hastanın duygularını kontrol edip spesifik davranışlar sergileyerek veya düşünce şeklini değiştirerek yakınmalarının şiddetini azaltabilmesidir. Öz-yeterliliği fazla olan hastalar rehabilitasyon programlarından daha fazla yarar görmektedirler.
Bilinmelidir ki FMS; yaşamı tehdit eden, ilerleyici, eklemlerde deformitelere ve engelliliğe neden olan bir hastalık değildir. Yaşam süresini kısaltmaz. Eğer düzenli egzersizler yapılırsa ve gerektiği zaman ilaçlar kullanılırsa devamlı ağrılı olmak zorunda değildir. Hastalık kontrol edilebilir bir hastalıktır ancak tamamen ortadan kaldırılamamaktadır.
Egzersiz: Aktif kalmak sağlıklı olmanın temel anahtarıdır. FMS olan hastalarımız tarafından sıklıkla söylenilen bazı cümleler şöyledir; “egzersiz yapamayacak kadar yorgunum”, “egzersiz yapmak ağrılarımı arttırıyor”, “bir gün egzersiz yapsam üç gün ağrıdan kendime gelemiyorum”. Bir süredir ağrı çeken ve bir anda yoğun egzersiz yapmaya başlayan herkes için bu cümleler doğru olabilir. Ancak FMS’de en önemli tedavilerden birisi aktif olmak ve düzenli egzersiz yapmaktır. Egzersize yavaş yavaş başlanmalıdır. Öncelikle yürüyüş, bisiklete binmek veya yüzmek ağrıların azalmasına fayda sağlayabilir. Daha sonra esneklik egzersizleri ve düşük ağırlıklarla güçlendirme egzersizlerine geçilir.
TORASİK OUTLET SENDROMU
Göğüs kafesinin üst kısmında tıp dilinde “Torasik Outlet” adı verilen bölgede damar ve sinir yapılarının sıkışması sonucu ortaya çıkan
– omuz veya kolda ağrı,
– elde uyuşma veya morarma
– bir elin diğerinden sğuk olması gibi durumların oluşmasına Torasik Outlet Sendromu adı verilir.
– Genellikle birinci kaburganın yer aldığı bir dizi olaylara bağlı olarak oluşurlar.
– Bu bölgedeki doğumsal bant şeklinde sert yapılar, anormal bir kaburga veya travma bu hastalığa sebep olabilir.
ALS ( AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ )
İl k olarak 1869 yılında Fransız nörolog Dr. Jean-Martin Charcot tarafından tanımlanan motor nöron (ALS) hastalığı, ilk zamanlarda Charcot hastalığı olarak anılsa da günümüzde ALS hastalığı olarak bilinmektedir. Sinir sistemi hastalığı olan ALS’nin açılımı “Amiyotrofik Lateral Skleroz” olarak belirtilmektedir. Merkezi sinir sistemi, beyin sapı ve omurilik gibi bölgelerde motor sinir hücrelerinin kaybı nedeniyle meydana gelen bir hastalıktır. Beyin ve omurilikteki motor nöronların zarar görmesine bağlı olarak nefes almak ve yürümek gibi kişinin temel ihtiyaçlarını karşılaması zorlaşır. Beyin ve omurilikte bulunan bu sağlıklı sinirler sertleşir ve hasarlı doku oluşur. Bu nedenle hastanın kaslarında zaman içinde zayıflama görülürken belli bir zaman sonra kaslar çalışamaz hale gelir. Kas hareketlerinin kontrolünden sorumlu sinirler motor nöron olarak adlandırılmaktadır. Motor nöron adı verilen bu sinirler beyin ve kas arasındaki iletişimi sağlamak gibi önemli bir göreve sahiptirler. Motor nöronlara zarar veren ve yok olmasını sağlayan ALS hastalığı, kasların çalışamaz hale gelmesine neden olarak hastanın felç olmasına sebebiyet verir.
Motor nöron (ALS) hastalığının kesin tedavisi henüz bulunmamıştır. ALS’yi önleyici ve iyileştirici bir tedavinin olmamasının yanı sıra hastalığın belirtilerini en aza indiricek tedaviler uygulanmaktadır. Belirtilerin artmasını önleyici ve bu belirtilerin kontrol altına alınmasını sağlamak adına çeşitli fizik tedaviler ve ilaç tedavileri uygulanmaktadır. 3 ile 5 yıl arasında yaşadığı bilinen ALS hastalarının %10’u 10 yıldan fazla yaşamaktadır. İngiliz bilim adamı Stephen Hawking ALS hastalığına 21 yaşında yakalanmasına karşın 50 yılı aşkın bir süredir ALS hastalığı ile mücadele etmektedir.
Tanıda Teknolojik Yaklaşımlar
Her zaman tercihiniz annenizin yemekleri, günümüzün teknolojileri olsun.